15 lines
2.7 KiB
Markdown
15 lines
2.7 KiB
Markdown
Dostum selam, metafiziğe dair bilgim kısıtlı. Ancak birden çok anlama geliyor. Hatta zaman içerisinde anlamı değişiyor. Anlamın böyle zaman içerisinde değişmesine "semantik dönüşüme" uğramak deniyor.
|
||
Bildiğim kadarıyla Aristo zamanında fizik ötesi anlamına geliyor. Günümüzde toplum nezdinde, bilimsel metotlarla açıklanamayan örneğin beden gücü, görünmeyen varlıklar gibi şeylere metafizik denilse de, akademide daha çok ontoloji ile bir tutuluyor olabilir. Ontoloji varlık disiplini. Varlığın niteliğini inceliyor. Ama bilgim kısıtlı bu alanda. Ama şunu diyebilirim sanırım: Felsefe disiplini bağlamında ontoloji tüm varlığı inceleyen disiplindir. Buna varlığı fiziksel olan şeyler de dahil.
|
||
|
||
Metafizik denildiğinde bir de Kant'ın metafiziği çokça konuşulur. Gene hatırladığım kadarıyla ve kendi yorumumu katarak açıklayacağım. Kant varlıkları ikiye ayırıyor:
|
||
|
||
Fenomen ve numena (harf hataları olabilir). Fenomen dedikleri zaman ve mekana tabi olan, "şeylerin" bize nasıl gözüktüğüdür ya da Türkçesiyle onları nasıl duyumsadığımızdır.
|
||
|
||
Ancak bunlar bize hep bir pencere vasıtasıyla geliyor. Mesela gözümüz yalnızca belli bir dalga boyundaki ışığı görürken ışık spektrumunun büyük kısmını göremez. Mesela kızılötesi ışınları göremeyiz. Ya da bir yarasayı düşünelim. Önüne çıkan engelleri yaydığı ses dalgalarının geri dönüşüne göre algılıyor. E böyle olunca, aynı engel hem senin hem onun karşısına çıktığında aynı şey iki farklı fenomene dönüşür.
|
||
|
||
Peki o engel dediğimiz şey, bize gördüğümüz gibi gözüktü ama o şey kendiliğinde nasıl bir şeydir? İşte o "şeyin" "kendinde nasıl" olduğu, bizim fiziksel sınırlarımızın ötesinde kendinde ne olduğu ise "numen"dir.
|
||
|
||
|
||
Kant bu gibi hakiki soruları ve de algımızın ötesinde olan Tanrı'nın varlığını gibi konuları numen olarak tanımlar. Ancak bunları bilmemizin imkansız olduğunu dolayısıyla bunları konuşmanın bir faydası olmadığını söyler. Çünkü biz ancak zaman ve mekana bağlı şeyleri düşünebileceğimizi belirtir. Bu soruları zihnin sormasının çok normal olduğunu, ancak bir cevap alamayacağımızı belirtir. Şu örneği verir: Uçan bir kuş düşünün, bu kuş uçarken "Ah keşke şu hava sürtünmesi olmasa da daha rahat uçabilsem" diyebilir ancak bizatihi o hava sürtünmesi onun varlığını oluşturmasına sebep olmuştur. İnsan zihni için de bu böyledir. Bunları neden bilemiyoruz, keşke zaman ve mekana tabi olmayan şeyleri de anlayabilsek diyebiliriz ancan o bilememe gene bizim zaman ve mekan içerisinde varlığımızı mümkün kılmaktadır.
|
||
|
||
(Kant'ın bir Hristiyan olduğunu da not edelim buraya') |